23 Mart 2012 Cuma

MARKSİST ESTETİK / GÜZEL BİLİM




 

Friedrich Engels’in vurgulu sınırlamalarına karşın, ideoloji salt ideoloji olur ve bütün bir öznellik alanının bir değersizleştiril­mesi, yalnızca (ego cogito ) olarak, akılcı birey olarak kişinin değil ama ayrıca içselliğin, duyguların ve imgelemin bir değer­sizleştirilmesi yer alır.



Bireylerin öznelliği, kendi bilinçleri ve bilinçaltı alanları sınıf bilincine çözündürülme eğilimine girer.
Böylelikle, devrimin büyük ilk gereklerinden biri, eş deyişle köktenci-radikal değişim için gereksinimin bireylerin kendilerinin öznelliklerinde, uslarında ve tutkularında, itkilerinde ve hedefle­rinde köklenmesi gerektiği olgusu en aza indirgenir.

Marksist kuram bir bütün olarak toplumda açığa serdiği ve ona karşı döğüştüğü şeyleşmenin kendisine yenildi.


Öznellik bir nesnellik atomu oldu; giderek başkaldırıcı / akılcı isyan ve örgütlenme biçiminde bile, bir ortaklaşa bilince teslim edildi.


Marksist kuramın belirlenimci bileşeni toplumsal varoluş ve bilinç arasındaki ilişkinin kavramında değil, ama bireysel bilincin tikel içeriğim, ve onunla birlikte devrim için
öznel-gizilgücü parantezleyen indirgemeci bilinç kavramında yatar.

Bu gelişime öznelliğin bir “burjuva kavram” olarak yorumu katkıda bulundu. Tarihsel olarak, bu sorgulanabilir değerdedir... 

Tümevarımcı bir burjuva yaklaşımcılığı yerine koşutların birlikteliği ve koşulların birlikte özgür örgütlenmeciliği ve yadsınamaz SINIFSAL davranışların sanat yansıtılması ve SANATÇI'NIN SUYA SABUNA DOKUNMASI GEREKLİDİR!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder