14 Haziran 2012 Perşembe

SUÇ VE CEZA

F.DOSTOYEVSKİ'nin neredeyse adıyla özdeşleşmiş eseri. 

Sergilemeyi düşündüğüm bir dünya klasiği daha Antalya'nın sanatta hele tiyatro gibi zor bir alanda ne önemli işler yaptığını göstermek amacındayım.
Eseri incelerken yakaladığım anekdotlar, detaylar var.
Okuyucular bunları bilmeliydi.


" Suç ve ceza" kavramıyla ilk ilgilenen Rus Dostoyevski değil elbet. 

Ama Dostoyevski'nin sevdiği bir isim; Alman yazar Johann Wolfgang von GOETHE de ilgilenmiş.

Suç'un büyüklüğü ne olursa olsun Ceza'nın büyük ve acımasızlığı karşısında küçük ve az önemli kalmasını ancak bir yazar sağlayabilirdi.


HUKUK VE İNSAN kavramını irdelerken cezanın suçu gölgede bırakan acımasızlığı karşısında hayrete düşüyorsunuz.


Dostoyevski'nin suça biçtiği bu ceza toplumu kendine getirmek için en anlamlı yolu seçmesi ise mükemmel.


Vicdan muhasebesi yapmak/ yaptırmak; yazarın,yönetmenin ve oyuncunun görevi.

Gelişmiş sandığımız insan ise gelişme yerine kötü oluşmuş toplumun kötü bir bireyi olarak karşımıza çıkıyor. Aldanan insan, aldatan toplum.


Sokrates ne demişti: Erdemleriniz olmazsa toplumunuz çürür.
Ama erdemsiz toplumda suç olmazsa iş olmaz.


Mahkemeler kapanır,yargı çalışanları işsiz kalmış olacaktır.
Üçüncü sayfa haberleri erdemli toplumda olmaz.


Ceza ise diri diri ölüme " SİBİRYA " soğuklarına sürülmektir.


Toplum içinde kalan kimsenin gitmediği bir yere gitmeye ve yaşamaya zorlanmak.
Raskolnikof'un suçu ne kadar kötüyse cezası da o kadar ağır.


Bakalım ve görelim daha hangi yakası açılmadık eserlerle sizi buluşturacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder